16 Ekim 2017 Pazartesi

Dünya Gıda Günü

1945'te kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 16 Ekim olarak ilan edilen, aynı zamanda FAO'nun Doğum günü olarakta düşünülen 16 Ekim Dünya Gıda Günü FAO üyesi ülkelerde her yıl bu zamanda çeşitli etkinliklerle kutlanılmakta ve genel olarak herkesin aklına ilk gelen 'yiyecek ve içeceklerin envai çeşitlerinin sunulduğu ve tüketildiği bir gün' değil de daha çok Dünya' da hızla artan nüfus ve küresel ısınmadan kaynaklanan olumsuz şartların sebep olduğu gıda kaynaklarında yaşanan azalışlar(!),  Dünya'nın zengin ülkelerinde insanların, belki bizlerin  adını bile duymadığımız işlenmiş veya işlenmemiş gıda ürünlerini bilinçsizce israf ederken; fakir ülke toplumlarının henüz temel beslenme kaynaklarına ulaşamamasına özellikle kıtlık durumuna dikkat çekmek amacı İle kutlanmaktadır. Özetle sanılanın aksine bu kutlama Dünyanın hiçte iyiye gitmediğini gösteren bir kutlama.. Beyin olarak sürekli aktif ve çalışan, gerçek hayatta genç yaşta emekliye ayrılmış bir Gıda mühendisi olarak bu konuda benimde elbette söyleyecek, yazacak birkaç sözüm var.
Konu 'Gıda' olunca hepimizin fikri, bilgisi muhakkak ki var. Bir de bu işin okulunu okuyup bu işin uzmanı olan mühendisi olan bizler var. Bizler okurken gerçekten atomun çekirdeğine inercesine bu bilimin her ayrıntısını araştırdık ve öğrendik. Birçok doğru bilinen konuların yanlış, medya da zehir yalan yanlış diye adlandırılan bilgilerin aslında doğru olduğunu, Gıda sektöründe gündeme gelen çoğu konuların sektördeki patronların stratejileri olduğunu öğrendik. Bi sabah uyandık denildi ki kırmızı ette şarbon var tavuk satışları fırladı; bir sabah uyandık tavukta kuş gribi var denildi, bilinçsizce sağlıklı hayvanların imha edildiğini görüp kırmızı ete sarıldık. Bir anda gökten zembille inercesine alçın çileğin kanserin mucizevi ilacı olduğunu öğrendik ve kilosu yüzlerce liradan altın çilek arar olduk, sonra bir yenisi çıktı altın çileğin yüzüne bakmaz olduk. Konu gıda olunca doktoru da öğretmeni de ev hanımı da konunun uzmanı oldu ve konu her yere çekilebildi. İşte bütün bunlar Gıda bilimine ve bu konuda yıllarını veren beyin çürüten saçlarını ağartan insanları yıpratmaktan başka bir yere de gidemedi. Biz Gıda gününde farkındalık yaratmaya çalışırken Canan Karatay gibi konuyla zerre alakası olmayan bir kadının ve benzerlerinin Gıda mühendisliği bölümünün gereksiz olduğunu söyleyen kişileri, endüstriyel boyutta üretimleri eleştiren hem ülke ekonomisine hem halka zarar veren açıklamalar yapan insanları gördük. Öyle bir alan ki lastik gibi nereye çeksen uzayacak bir bilim oldu. Ülkemiz adına en önemli farkındalığı, yıllarını  bu işe veren insanların hak ettiği değeri vererek  ve bu uzmanların bizlerle paylaştığı üzerinde çalışmalar yapıp doğruluğunu ispatladığı bilgilere inanarak yapabiliriz. Başka neler yapabiliriz peki??
Ne yazık ki hepimiz Dünya'da var olan açlığı her gün çeşitli şekillerde görürken, okurken veya duyarken mutfağımıza girdiğimiz an herşeyi unutup anadan doğma bir beyinle hareket ediyoruz.  Evlerimizde 1 tabak yemek pişirirken günlük en az 1 poşet çöp atıyoruz. Kabuğu İle de tüketilecek birçok meyve sebzeyi alışılagelmiş düzenlerimizden ötürü çöp olarak atıyoruz, demiyorum alıp portakalın kabuğunu ısırıp ısırıp yiyelim veya yumurtaların kabuklarını da kahvaltı da tüketelim ama bunlarında doğada geri dönüşebilir materyaller olduğunu unutmayıp belki de kendi çapımızda bizde küçük küçük farkındalıklar yaratabilelim. Bizden çokta uzakta olmayan insanlar bizim bayat diye nitelendirdiğimiz bir ekmeğe muhtaçken bir misafirden kalan yarım elmayı çöpe atmayalım. Bizim kökenlerimizde var mıydı bu kadar israf?? Değil miydi bizim ninelerimiz meyvelerin kabuklarından reçeller yapan, aşırı olgunlaşmış sofraya doğranamayacak domateslerden salça yapan, ezildi büzüldü diye bizim gibi üzümleri çöpe atmak yerine sirke yapan, az az kalan malzemeleri bir araya getirip tarhana yapan, süt bozuldu çöpe dökeyim demeyip lor peyniri yapan... Ben yazdıkça eminin aklınıza sizinde neler neler gelmiştir. Sonuç çok üzücü maalesef ama ne yazık ki gün geçtikçe teknoloji ilerledikçe imkanlar çoğaldıkça yapılan bu savurganlıkları normal hayatın olması gereken bir getirisi gibi görüyoruz. 
Deliler gibi Genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) çamur atarken, bir çok GDO'nun da Gıda kaynaklarını koruma amaçlı yapıldığını bilmiyoruz. Sonuçlar kötü veya iyi ama ortada olan bir gerçek şu ki var olan Gıda kaynaklarına ulaşırken hepimiz aynı şartlara ve aynı imkanlara sahip değiliz. Birçok kişi bizim sahip olduklarımıza ulaşamazken; bizler de birçok kişinin her gün tüketiminde olan gıdalara ulaşamıyoruz. Bu gününde anlam ve önemine yakışır olarak bizlerde Dünyadaki bu düzensiz Gıda dağılımına, gereksiz tüketim çılgınlığına, israfa farkındalık yaratalım. Hepimiz kendi evimizde kendi çevremizde küçük küçük adımlar atarak güçlü ayak seslerini çıkarabilelim. Elimiz  Somali'ye Etiyopya'ya ulaşmasa da mahallemiz de, apartmanımızda, işyerlerimiz de ki ihtiyaç sahiplerine ulaşalım. Mevcut Gıda kaynaklarımızı tüketirken, gelecek nesillerimizi en önemlisi kendi evlatlarımızı düşünerek hareket edelim. Bugün madem ki Dünya Gıda günü ise Gıdalarımıza hakettiği değeri verelim :) 
Gıda günümüz kutlu olsun o zaman !